SÖZÜM ONA DİYANETE SORULARIM VAR:
Bir süredir Dünya genelinde “Müslüman” adı ile tanınan ülkelere de bakıyorum, “gavur” adını verdiğimiz ve tepeden baktığımız Hıristiyan ülkelerine de bakıyorum, bizim “has” Müslümanların onların yaşantısını beğenmeyerek kendisi günahın alasını işleyenleri de görüyorum, sonra dönüp Yüce dinimiz İslam’ın insanlığa rehber olarak sunduğu Kuran’ı inceliyorum bir türlü İslam ülkelerinin nasıl vahşetin ve rezilliğin tavanına ulaştıklarına inanamıyorum. Dahası, bu ülkelerin nasıl bir rehavet içine düşüp bu iğrençliği neden fark edemediklerini de düşünüyorum. Sonra dünya ülkelerinin kadınlara verdiği değeri kıyaslıyorum, Hıristiyan ülkelerde bir zamanlar eşya niteliğinde olan kadınlar “Rönesans” akımı ile aydınlanma çağına girerek Kadın adlı mahlukun, mükemmel varlığın kıymetini, önemini idrak eden uzun bir mücadele dönemi ile bu günkü refah seviyesine ulaşarak hatalarını temelden ve temelli düzenle telafi ettiklerine kanaat getirip aynı süreci biz Müslüman halkların nasıl tersine döndürdüğünü de esefle bir yerlerden, kaynaklardan okuyup bize neler oldu diye düşünüyorum. Bu gün büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu Pakistan, Afganistan, Orta Doğu ülkelerinin cehalet içinde sınır seviyede sapıklığa düşüşlerini gözlemleyip oradaki kadınlar için dua ediyorum. Ve Türk olarak doğup, eğitimle az da olsa kültür seviyesini yaşayan bir ülkede doğup, Türk ülkesinde yaşamanın büyük bir şans olduğunu, kötü , tecavüz olaylarını izledikçe her an şükranlıkla Yaradan’a teşekkürümü sunuyorum.
Fakat, biz Türkler de son 30 yıldır sapıklıkta, barbarlıkta, vahşette ileri gitmiş Pakistan, Afganistan gibi zavallı ülkelerdeki can yakan olaylara ülkemizde her gün şahit olup, devranın kötüye doğru gittiği kaygısına kapılıyoruz. Oysa ülkemizde sürekli HAFIZLIK yarışmaları düzenleniyor, Diyanet adlı bir kurum var, senede birkaç kez bayramda, seyranda bir takvim çıkarır dağıtır, bol nasihat eder, tuhaf –tuhaf fetvaları ile İslam’a yaklaşmak isteyenleri son sürat kaçırır, bilhassa çocuk gelinler hakkında, erkek çocukların, henüz yetişkin yaşa gelmemiş kız çocuklarının mecburi, zoraki evliliğine neinki gıkını çıkarmaz, hatta aydın ve eğitimli insanları delirtmeye yetecek sapıkvari açıklamalar yapar ve görevini yerine getirmiş hesabı ile sadece hafızlık yarışmalarına devam eder.
Mutlaka bu soruma cevap talep ediyorum: Neden Türkiye’de Kuran meali, tefsiri adına yarışmalar yapılıp ta Kuran’ın bize verdiği mesajlar ve şifreler açıklanmaz? Neden her eve faiz girmesi Diyaneti rahatsız etmiyor ve yönetime bunun için en büyük günahlardan olduğu konusunda hatırlatma yapmıyor? Neden çocuk yaşta istismara, kötü muameleye maruz kalan kız, erkek çocuklarına bu vahşetin tekrarlanmaması için devlet yetkililerine Şeriatın bu konuda ne kadar hassas olduğu hakkında bilgi verip de, hapse gönderilen ağır suçlunun birkaç sene sonra serbest bırakılmasına tepki vermiyor? Neden anne ve çocuğun refahının en üst seviyede tutulacak kanun tasarısı için İslam adına yetkililere tavsiyede bulunmuyor? İslam dini refah ve huzur dinidir!
Kendi ana dilinde Kuran okuyup surelerin anlam ve içeriği hakkında fikri ve basireti aydınlanan her kes bunu biliyor. Ama Arapça ezberlediği birkaç sure dışında Kuran hakkında gerçek bilgiye sahip olmayan nice çoğunluk var ki, büyük günahları işlemekle tanınan bir çok din “alimi”, aslında din tüccarları, din temsilcileri yüzünden, ruhunun saflığı ve midesinin almadığı çirkin olayları gözlemleyerek İslam’dan uzaklaşıyor.
Tam bu sorun Diyaneti ilgilendiren büyük sorunlardandır. Gerçekten ahrette hesap vereceğine inanan din temsilcisi, İslam alimi bu günkü hal, vaziyete duyarsız ve sessiz kalamaz! Eminim ki, biz sıradan insanlardan önce bu temsilciler ağır hesaba çekilecekler. Günlük bilmem kaç cüz Kuran okuyan Diyanet görevlileri yoksa bu sorumluluğu unuttu mu?
Pakistan’dan dönen Türkler o ülkeye bir daha seyahat etmeyeceklerine yemin ediyor, neden biliyor musunuz? Müslüman ülkesi Pakistan kadınlara tecavüz konusunda fazla ileri gitmiş bir sapıklık içinde geberiyorlar, bizim Türkler oralarda yemek bile yemekten vazgeçmiş, Türkiye’den yanında götürdüğü birkaç gıda ile yetinmeye çalışmışlar. Düşünün ki, bir İslam ülkesi ve pasaklı, pinti, hijyensiz ortamları ile bir de kadınlara eziyet ediyor ve cehalet diz boyu. Orta doğu deseniz, manzara aynı, Afganistan deseniz okuduğum kadarıyla kadınları tesettürlü ama, en çok tecavüz olayı oralarda, tecavüze uğrayan eziyet gören kadınlar bir de “namusu” kirlendi diye asılsız şeriat yasaları gereğince ya kulağı, ya burnu kesilmiş vaziyette.
Ha Diyanete bir sorum daha var: hani tesettür bizi haramdan koruyormuş ya, tam olarak hangi haramdan bahsediyorsunuz? Bu gün dünya genelinde tecavüze uğrayan kadınların büyük- büyük çoğunluğu bırak tesettürü, peçeli, simsiyah kıyafeti ile tek bir yeri bile gözükmeyen kadınlardır. Şimdi sayın Diyanet, aklını, imanını yitirmiş erkek simsiyah peçeli kadını da affedersiniz “deliği” var diye tecavüz ediyorsa sizce de bir terslik yok mu?
Bu arada Kuran okumayan insanlara duyurayım: Kuran-i Kerim’in çoğunlukla namus, ahlak ve vicdan kavramları üzerine erkeklere hitap ediyor: Siz namuslu olun ki, kadınlarınız da namuslu olsun!
Ne kadar acı bir gerçektir ki, gezeğenimizde ”en güvenilir, en yüksek refah yaşayan ülkeler” arasında Müslüman ülke yoktur.
Hiç cinayet işlenmeyen ülkeler hep Hıristiyan devletlerden çıkıyor. Ve o ülkelerde en başta kadınlar ve çocuklar huzurludurlar, hakları çiğnenmiyor. İzlanda, Yeni Zelanda, Avusturya, Portekiz, Kanada, Singapur gibi cinayet oranı en düşük Hıristiyan ülkelerde insanlar neden mutlu biliyor musunuz, çünkü orda kadınlar hak ettikleri değeri görüp, hakları da işleyen yasalarla korunuyor.
Ve o ülkeler biz İslam ülkelerine ordu, ekonomik güç, siyasi ağırlık yönünden meydan okuyorlar.
Tüm ezilen İslam ülkelerinin kadınları ise yerlerde sürüklenerek, eşyalardan farksız ve önemsiz görüldükleri için, eğitimden uzak bırakıldıkları gibi şehvetlere, cinsel azgınlıklara alet olarak görüldükleri için o ülkelerde kan ve savaş dinmiyor. Asla da dinmeyecek!
Ülkemizdeki gidişat da pek iyi değil. Mülteci akını ile Türk aile yapısı, kültür seviyesi, sinir ve tahammül kapasitemiz gittikçe tükenmek üzere. Asıl korkunç olan ise, “sürü psikolojisi” ile uyuyan halkın bu ilkel kafa yapısında yaşayan sığınmacıları “din kardeşi”, “savunmasız ve aciz” yardıma muhtaç azınlık gibi görüp onlara acıması. Benim dinimde şehit olmak, ülkesi vatanı uğrunda canından geçmek büyük şereftir! Ve bir Türkler ülkemizde savaş olsa bırak kaçmayı, kadınlı, erkekli, genç yetişkinlere kadar silaha sarılır vatanımızı korumak için, bayrağımız yere düşmesin diye son damla kanına kadar savaşırız. İslam bunu emrediyor! Kadınları bir tarafa önde erkekleri kaçarak ülkemize sığınanın İslam’la hiçbir ilgisi olamaz! Uyuyan halk artık bir de böyle düşünsün. Günden güne cennet Türkiye’nin demografik yapısının, görsel güzelliğinin, kültür-sosyal düzeninin nasıl kirlendiğini gözlemlemek ve hiç bir şey yapamamak ne kadar berbat bir duygu!
Bu manzarayı her seyrettiğimde Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında donarak, yanarak, boğularak, kurşunlanarak şehit düşen ecdadımız, 15 yaşlı, o türkülere konu olan henüz okul çağında savaşa giden gençleri hatırlıyorum.
Türk –Müslüman olmaktan çıkmışız, aklı mantığı ile düşünemeyen uyuşuk bir kütleye dönüşmüşüz, haberiniz varmı?
Vüsale Ali
Araştırmacı Yazar
GÜNDEM
12 Kasım 2024GÜNDEM
12 Kasım 2024GÜNDEM
12 Kasım 2024GÜNDEM
12 Kasım 2024EKONOMİ
12 Kasım 2024GÜNDEM
12 Kasım 2024GENEL
12 Kasım 2024